DİĞER
Bilge Karasu'nun 1950'lerde Forum dergisine yazdığı sergi tanıtımları ile resim ve heykel eleştirilerinden birkaçını sunuyoruz...
"Meriç’in romanı her biri adlandırılmış on dört ayrı hikâyeden oluşuyor. Bölümlerin başında Geoffrey Chaucer’ın Canterbury Hikâyeleri’nden alıntılar var. Meriç’in tema ve karakter seçimi de Chaucer’a benzer yapıda. Karakterleri sıraları geldikçe sözü alıp hikâyesini sunuyor..."
“Şiir üzerine yazmayan şairleri çok ciddiye almamıza gerek yok aslında. Bu iş bir gizem işi değil çünkü. Şiir yazmak sadece kendi başına anlam kazanabilen bir şey değil. Zorunlu olarak yorumunu da arzulayan bir süreç. Bu yorumu bugün bir Süpermen çıkıp yapmayacak. Herkese karşı adaletli bir eleştirmen modeli artık tarihe karıştı.”
"Unutmayalım ki, 'objektif tarihçiliğin imkânsızlığı', tarih yazımı kuramı açısından bir sorunsal olmaya devam ediyor. Tunçay, kitabında da işaret ettiği objektif tarihçiliğe inanan bir devrin insanı ama eseri mademki halen bir referans olarak görülüyor, bu ilk kabulün de artık sorgulanması gerekmiyor mu?"
"Andığım üç yazarın yapıtlarındaki ortak konu, sakat birer genç kadın olan anlatıcıların diğer insanlarla ilişkilerinde olup bitenlerdir. Anlatıcılar bu ilişkileri herhangi bir genelleme üzerinden değil, temsil ettikleri genç kadının özgül deneyimleri üzerinden, onun bakış açısıyla ortaya koyuyor, ne eksik ne fazla."
Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
"Kaya, ilk başta birinde Fransa’daki deneyimini, diğerinde Fransa siyasal hayatını anlatacağı iki ayrı kitap yazmayı düşünmüş. İyi ki vazgeçmiş ve bunun yerine Fransız istisnasının hem ülke yönetimi hem de sokak siyaseti boyutlarını bir arada işleyen, elimizdeki çift başlıklı kitap çıkmış ortaya. Üstelik Türkiye’nin tanınmış simalarına dair anekdotlarla da kitap iyice renklenmiş."
"Bora’nın biyografisinin sığ Kemalizm eleştirisi tuzağına düşmeyen, bir kişi üzerinden meselenin karmaşıklığına hakkını veren, olgun bir yaklaşımla yazılmış olduğunu düşündüm. Dahası, Bora’yı zaman zaman fazla üslupçu bulmama karşın, bu dilin biyografi çalışmasını nasıl zenginleştirdiğini gördüm. Ancak Ayhan Aktar ve İştar Gözaydın imzalı eleştiri metninin yargılayıcı edasını fazlasıyla yadırgadım."
"Belli ki Aktar ve Gözaydın, kitaptan çok kendi beklentilerinden söz ediyorlar. Charles Dickens biyografisi yazan birisine, 'Çartizm’in bir işçi hareketi olarak yetersizliğinden niye bahsetmedin?' diye çıkışmaya benziyor bu."
"Hasan Âli Yücel biyografisinde Tanıl Bora biraz ‘Ankaralı’ bir metin kaleme almış gibi görünüyor. Metinde kendini sol veya çağdaş sayan kesimin yıllardır yelkenlerini şişirdiği nostalji rüzgârı karşısında eğilen bir hava hissettik."
"Tanıl Bora’nın yazdığı biyografi Hasan Âli Yücel'i ‘Kemalist bir ikon’ olarak tekrar tedavüle sokuyor. Baştan söyleyelim, biz Yücel’i ve bakanlık kariyerini Bora’nın anlattığı şekilde değerlendirmiyoruz. Onu sadece bir birey olarak değil, ‘Homo Kemalismus’ olarak adlandırdığımız, Cumhuriyet’i kuran heyetin bir mensubu olarak ele almak gerektiğini düşünüyoruz."
"Yayıncı, editör, denemeci, akademisyen, çevirmen Tanıl Bora’dan bu kez de bir biyografi çıkageldi. Kuruluş yıllarının en tartışmalı işlerine imza atan, “Kültür Adamı” Hasan Âli Yücel’in biyografisini Tanıl Bora’nın şefkatli ve analitik kaleminden okumak, bundan sonraki biyografi çalışmaları için iştahlandırıcı bir etki yaratıyor."
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.